10 Ekim 2010 Pazar

Paris

Yine gecikmeyle yazıyorum. Uzun süredir notlar bilgisayarımda duruyordu, bugün evde yalnız kalınca birşeyler karalayım dedim.






Geçen ay yine bir iş seyahati için yurtdışındaydım. Yurtdışına yaptığım seyahatlere Paris bir türlü denk gelmemişti. Göz kongresi için patronlarla atladık gittik, dört gün hem gezdik hem de toplantılarımızı yaptık.

Yabancı bir şehri gezmenin her zaman en güzel yolu yaklaşık 20 Euro vererek yapacağınız otobüs turudur. Harita eşliğinde şehrin önemli yerlerini gezip oralar hakkında bilgi sahibi olabiliyorsunuz. İlk gün bu turun ardından tespit ettiğim yerleri daha önce arkadaşlardan aldığım bilgilerle birleştirdim hemen ve gezeceğimiz yerleri tespit ettim.


Gothic Quarter ve Pantheon
St Michel ve St Germain semtleri
Notre Dame
Jardin Du Luxembourg
Pompidou
Musee Du Lovre
Musee D’Orsay
Clincy ve Moulin Rouge
Eifel
Place De La Concorde
Champs Elysees ve Arc de Triomphe
Opera
Lafayette
Sacre Coeur

Paris'e yolu düşen birisi yukarıdaki mekanları/semtleri turlarsa güzel bir şehir turu yapmış olur. Biz vakit darlığı nedeniyle müzelere giremedik ama özellikle D'Orsay'ın methini çok duydum.
 
Benim seyahat esnasında dikkatimi çekenler ise aşağıda;
 
- Paris gezmesi çok kolay bir şehir. Şehri yürüyerek gezmek mümkün, ayrıca metro ile her yere gitmek kolay. Bizim otel St Michel'de olduğundan her yere kolaylıkla yürüdük. Bir gece otele döndüğümüzde Google Map'ten katettiğimiz mesafeye baktım, 12 km..Paris'te sokaklarda yürümek gerçekten zevkli, her yerde farklı birşeyler görmek mümkün.
- İstanbul'da yaşayan biri için Paris aşırı pahalı gelmiyor. Maşallah İstanbul her geçen gün zorluyor herkesi. Kabul Paris biraz pahalı bir yer ama Londra yada Münih'ten farkı yok. 'Çok pahalı' namı boşuna.
- Şehir tam bir açık hava müzesi. Her caddede her semtte birden fazla müze var. Rehberin belirttiği müze sayısı 120.
- Sokak kafeleri ve restaurantlar şehrin en önemli/farklı olayı . Bir çok şehirde sokak kafeleri ve restaurant var ama tüm Avrupa'yı toplasak Paris'tekiler kadar ancak yapar.
- Kafelerde ve restaurantlarda garsonların sanki Fransızca konuşma zorunluluğu var. İngilizce soru ve isteklerinize Fransızca cevap vererek size ellerinden gelen zorluğu çıkarıyorlar, sonra bahşiş yerine babayı alıyorlar.
- Paris'in merkezi Londra gibi. Tamamen turistik olmuş. Şehir merkezi turistlere yönelik. Fransız kaldık resmen. Opera ve çevresi Paris'te olduğunuzu hissetmek için ideal bir yer.
-  Quartier Latin ilginç bir yer, kendinizi İtalya'da hissediyorsunuz. İlginç yapılar var. Pantheon hoşuma gitti.
- Sacre-Coeur tepesinden manzara beklediğim gibi değildi ama arkasındaki sanatçılar sokağı muhteşem. Bir akşam orada vakit geçirdik. Oradan aşağı Moulin Rouge'a yürüdük. İçeri girmedik ama etrafı naughty bir gece geçirmek isteyenler için ideal.
- Eifel'in Paris'le uyumsuzluğunu okurum yada dinlerim yıllardır. Doğruymuş. O yapıtın Paris gibi bir şehirle ne alakası ne de uyumu var.
- Şehir merkezinde trafik diye bir şey yok. Metonun nimeti olsa gerek.
- Arkadaşların aksine ben Champs Elysees'i beğendim. Özellikle akşamları epey hareketli. Gece müzk ve eğlence için St Michel'in ara sokaklarındaki barları gezdik. Özellikle bizim gittiğimiz Piano Bar'ı tavsiye ederim. Pompidou'nun etrafındaki barlar da tavsiye edilir. Ayrıca Ortaç'ın tavsiye ettiği Pont des Arts köprüsü de akşamları/geceleri eğlenmek için alternatif.

Hiç yorum yok: