25 Ekim 2009 Pazar

Berlin Seyahat Notları...Ich bin ein Berliner

Berlin Duvarı


Checkpoint Charlie (Doğu-Batı Berlin geçiş kontrol noktası)

Tiergarten


Brandenburger Tor


Berliner Dom


Alexanderplatz

TV Kulesi


Hard Rock Cafe


Adı üstünde; Kurfürstendamm Strasse


Bombalanan kilise

Potzdamer Platz

Reichstag

Gerek iş hayatındaki gerekse sosyal hayatımdaki yoğunluktan bir türlü fırsat bulup Berlin seyahat notlarımı yazamadım. Şimdiye kadar geçirdiğim en güzel seyahatlerden biri olduğu için bir ay geçmiş olsa da Berlin seyahatini yazmak istedim.

JF Kennedy, Berlin'e ilk adım attığında "Ich bin ein Berliner" demiş, yani "Ben bir Berlin'liyim". Berlin'den ayrılırken havaalanında aynı cümleyi söyledik birbirimize. Berlin Maratonu için gittiğimiz Berlin'de hem maraton koştuk hem de dört günlük nefis bir şehir turu yaptık.

Çok ilginç bir şehir Berlin. İkinci Dünya Savaşı'nda yerle bir olan Berlin'in Almanya'nın diğer şehirlerinden farklı olarak gotik tarzda değil, aksine yeni ve modern bir şehir olduğunu şehre ilk adım attığımız zaman anladık. Şehri şu şekilde tasvir etmek yanlış olmaz: Şehirde İkinci Dünya Savaşı öncesine ait tek eser Kürfurstendamm caddesindeki kilise, onun da her yeri bomba izleriyle dolu. Savaşın anısına ve şiddetini göstermek için kilise yıkılmamış, bombalanmış haliyle öylece duruyor. Doğu Berlin ile Batı Berlin arasındaki fark asgariye inmiş olsa bile hala ayırt edilebiliyor. Doğu Berlin'in mimarisi sosyalist düzenin tek tip mimarisi olarak dikkat çekiyor.

Şehir turuna Doğu Berlin'in eski merkezi olan Alexandarplatz'dan 20 Avro vererek bilet aldığımız otobüs turuyla başladık (son gün gördük ki gönüllülerin organize ettiği tabanvay yapılan beleş şehir turu da varmış). Mert eline aldığı haritada daha sonra ziyaret edeceğimiz yerlerleri teker teker işaretledi. Tur bitmek üzereyken otobüsten indik. Doğu ve Batı Berlin'in sınır noktalarından biri olan, şimdilerde epey bir modern merkez olan Potsdamer Platz'ta biraz vakit geçirdik. Akşam üzeri otele dönüp biraz dinlenip şehrin popüler caddelerinden biri olan Oranienburger (yine Doğu Berlin'de yer alıyor) caddesine gittik. Oranienburger uzunca bir cadde ve sağlı sollu restaurant ve kafeler mevcut. Geceyi bir Amerikan barında bitirip otele döndük.
Hemen söylemek gerekiyor. Berlin Avrupa'da şimdiye kadar gittiğim yirmiden fazla şehir içinde en ucuz olanı. Metro ve tren hariç hemen hemen herşey ekonomik (toplu taşıma neden bu kadar pahalı anlayamadık). Ertesi gün metroyla yarış numaramızı alacağımız Tempelhof havaalanına gittik. Dönüşte otele dönüp basket maçını izledik. Ertesi gün yarış olduğu için geceyi otelde dinlenerek geçirdik. Otelimiz apartment tipi olduğu için yemek hatta çay yapma imkanımız bile vardı. Maraton sonrası otelde dinlenip Rock House kafeye gittik. Sex Pistols'un gitarını fotoğraflama imkanı buldum. Ertesi günler (Pazartesi ve Salı) detaylı şehir turuna devam ettik.

Unter van Linden caddesinden Branderburger Tor'a kadar yürüdük. Almanya Parlemento Binası olan Reichstag'ı ziyaret ettik. Üst katta beleş nefis bir turistik tur düzenlenmiş. Wireless kulaklıklar siz belli noktalara gelince size panoramik şehir görüntüsü eşliğinde istediğiniz dilde nerede ne olduğu bilgisini veriyor. Türkçe tercümenin de mevcut olduğunu belirtmek lazım.

Checkpoint Charlie, eski kontrol noktası (Doğu Batı Berlin arasında) gidilmesi gereken bir yer. Duvarın son kalan parçalarını görmek mümkün. Checkpoint Charlie duvarın çöküsüyle beraber kaldırılmış ama daha sonra turistik amaçlı tekrar yerine koyulmuş.

DDR Museum küçük ama şirin bir müze. Eski Doğu Almanya hayat tarzını ve kültürünü gösteren bir müze.

Kreuzberg yurttaşlarımızın yaşadığı şehrin güneydoğusunda yer alan epey büyük bir yerleşim alanı. Her yerde Türkçe tabelalar mevcut.

Kurfürstendamm Strasse vakit geçirilmesi gereken bir yer. Alışveriş için yüzlerce mağaza var. Bu mağazaların biri olan Hertha Berlin FanShop'tan 20 Avro'ya bir tişört alarak zor günler geçiren kulübe katkı yapmaya çalıştım. O gün Olimpiyat Stadı'nda dört yediler.

Hooters gitmesi zor bir yer oldu bizim için. S-bahn harici ulaşmak zor olduğundan taksiyle gitmek iztedik. Taksicilerin hiçbiri bilmediği için bilen taksiyi yarım saat beklemek zorunda kaldık. Irish Pub'ta karaoke yapan Alman gençlerini seyretmek bizim için ilginç Berlin anılarından biri oldu.

Berlin'in simgesi Brandenburger Tor (kapısı) görülmesi gereken başka bir merkez. Hemen arkasında yer alan Tiergarten ise şehrin tam göbeğinde yer alan çok büyük bir park. Kenarından da nehir geçiyor dersem, bu güzel parkta yürüyüş yada koşu farz olur.

Berliner Dom çok heybetli bir kilise. Dışarıdan çok ürkütücü bir görüntüsü var. Berliner Dom'un yer aldığı Unter den Linden caddesi üzerinde sağlı sollu çok sayıda müze yer alıyor. Bu bölgeye yakın olan Alexanderplatz görülmesi gereken başka bir yer. Doğu Almanya'nın 'büyük' zihniyetini hem televizyon kulesinde hem de meydanın etrafında görmek mümkün.

Bunlar bizim Berlin'de gördüklerimiz. Daha fazlası elbette mevcuttu fakat zaman dolmuştu. Bir gün tekrar ziyaret etmeyi umarım ayrıldık Berlin'den.

Hiç yorum yok: