3 Ekim 2009 Cumartesi

36. Berlin Maratonu

İki hafta önce 36. Berlin Maratonuna katılmak için Berlin'deydik. Ben, M.Ortaç, Erman ve Mert'ten oluşan süper ekibimizle Cuma sabahı Berlin'e uçtuk. Cuma ve Cumartesi şehir turuyla geçirip Pazar maratona katıldık (Mert koşmadı tabiki). Pazartesi ve Salı yorgun halimizle yine şehir turu yapıp Salı akşamı memlekete döndük.

Öncelikle Berlin'in şimdiye kadar ziyaret ettiğim en güzel ve en farklı şehirlerden biri olduğunu belirtmek istiyorum. Berlin izlenimlerimi daha sonra fırsat bulduğumda yazacağımdan bu yazımda sadece maratondan bahsedeceğim.

Maraton'a katılmaya karar verdikten sonra (ki bu karar Canon'daki müdürümüz Mr.Kurohara'ya verdiğim bir sözle başladı) yavaş yavaş araştırmaya ve hazırlanmaya başladık. Bir ay sonra anladık ki maraton bitirmek (42.195 metre) kolay bir iş değil. Ciddi bir hazırlık sürecinden geçmek lazımmış, ayrıca diz sakatlığı riskini de göze almak lazımmış. Yoğun iş ve sosyal hayat temposu nedeniyle maratonu tamamlamadan vazgeçmek zorunda kaldık. Hedef olarak yarı maratona eşit olan 21km'yi koyduk. Aslında beklediğim gibi bir hazırlık geçiremedim. Belgrad Ormanında ve Caddebostan sahilde yaptığımız birkaç 10-12 km haricinde spor salonunda ve evde genelde 6-8 km arasında koştum. Maratona giderken 20-21 koşarım diyordum ama mantığım en fazla 15 km koşabileceğimi söylüyordu.

Berlin maratonu kesinlikle müthiş bir organizasyon. Alman sistemi ve organizasyon yeteneğini maratonun her anında ve ayrıntısında görmek mümkün. Yarış öncesi şehrin güneyinde yer alan şu anda kullanılmayan Tempelhof havaalanından yarış numaramızı ve promosyon malzemelerimizi aldık. Ayrıca çip dağıtımı da buradan yapılıyordu (yarışı bitirmek isteyip resmi derece kaydettirmek isteyenlerin çip alması zorunluydu). Promosyon malzemesi olarak yarış malzemelerini koyabileceğimiz bir torba, yarış sonrası duş almak için şampuan ve yarış esnasında kafamıza su sıkmak için sünger (gerçi biz süngeri apart otelde bulaşık için kullandık). Ayrıca yarışla ilgili birkaç dergi, yarış krokisi gibi materyaller.. Yarışa 48.000 kişinin katıldığını düşünürsek bu materyallerin havaalanı gibi çok büyük bir alanda organize edilmesi iyi bir fikir gibi geldi bize.
Yarış günü yollar kapalı olduğundan metroyla yarışın başlayacağı meşhur Branderburger kapısına hareket ettik. Yarış numarasına sahip herkese metro akşama kadar bedavaydı. Mr.Kurohara ile metro çıkışında buluşup yarışın başlayacağı alana doğru ilerledik. Yarış sonunda tişört değiştirip duş almak isteyenler için gerekli imkan hazırlanmıştı. Ayrıca yüzlerce seyyar tuvalet hizmete sokulmuştu. Branderburger kapısında birkaç fotoğraf çektirdikten sonra Mert'ten ayrıldık, kendisini Türk mahallesine sucuk almaya yolladık :) Yarış sonunda ailelerin ve arkadaşların buluşması için hazırlanan alfabetik buluşma noktası da gözümüzden kaçmayan başka bir ayrıntıydı. Yarışın başlama noktaları maratonu bitirmeyi planladığınız süreye göre A'dan H'ye kadar gruplandırılmıştı. Biz elbette H kümesine gittik.



Eylül sabahı Berlin soğuk olduğundan birçok kişi ucuz yada eski sweatshirt'leri ile yarışa gelmişlerdi, yarış başlarken hepsi çıkarıp yere attılar. Sağda solda eski sweatshirt'ler ilginç bir görüntü oluşturdu. Etrafa yerleştirilen hoparlörlerden çalan Bolero eşliğinde yarışın başlamasını beklemeye koyulduk. Etrafımıza bakıp yaş ortalamasını çıkardık, 40 civarı diyebiliriz. Ayrıca her milletten insanı görmek mümkündü.
Biz en arkalarda yer aldığımızdan yarış başladıktan 15 dakika sonra bizler koşmaya başladık. İster istemez hızlı tempoya ayak uydurmak zorunda kaldık. Aşağıda yer alan fotoğraf organizatör firma tarafından gelişi güzel çekilip yaka numarasına göre sistemden otomatik olarak emaille gönderilmiştir. Alman organizasyonun bir örneği daha işte.

Not: Fotoğraf yarışın başında çekilmiştir. Fotoğrafta acı çeken suratımıza aldırmayın, güneş çok kötü çarpıyordu.

Yarış başladıktan birkaç kilometre sonra Tiergarten'da ayrılıp şehrin içine girdik. Ülkemizde göremeyeceğimiz bir sahneyle daha karşılaştık. Sabahın erken saatine rağmen Berlin halkı ve koşucuları destekleyen gelen çeşitli milletlerden aileler ve arkadaşlar kaldırımlardan, evlerin balkonlarından ve dükkanlarından koşuculara müthiş bir destek ve motivasyon veriyorlardı (bizim arkadaş da Kreuzberg'e sucuk almaya gitti!). Çok hoşumuza gitti. Etrafımızda bol bol Danimarkalı olmasını kıskandık. Abartmak istemiyorum ama bizim kümedeki on kişiden dördü Danimarkalıydı.

Belirli kilometrelerde su, mineralli içecekler, sıcak çay, muz, elma takviyelerinin organizasyonu yine kusursuz yapılmıştı. Ayrıca hemen hemen her kilometrede gönüllü sokak orkestraları (sayıları altmışı buluyormuş) gerek jaz, gerek tekno gerekse pop şarkıları çalarak bizlere ek motivasyonda bulundular. Onlar bizi alkışladı, biz onları. Türk mahallesi Kreuzberg'ten geçerken Sezen Aksu'nun şarkılarının çalınması bizlere ayrı bir motivasyon sağladı. 11. kilometrede M.Ortaç ile vedalaştık, o otele döndü biz devam ettik. 17. kilometreye kadar sorunsuz geldik hatta Kreuzberg'ten geçerken ince belli bardaklarda koyu çaylarını içen vatandaşlarımızı gördük, bir ara onların arasına geçip bir çay molası vermeyi bile düşünmedik değil. Sonra kalkması zor olur diye vazgeçtik. Yine Kreuzberg'ten geçerken bayram sabahı çikolatasını alıp takım elbisesiyle bayramlaşmaya giden bir yurttaşımızn yanında geçtik. 17. kilometrede yorgunluk yoktu ama dizlerimiz Erman'la bizi yoklamaya başlamıştı. Tempomuzu düşürdük. 21. kilometreye kadar yavaş tempo geldik. Daha fazla risk alıp sakatlanmayı göze almadık ve 21. kilometredeki metro istasyonunda yarışı sonlandırdık. Böylece bir yarı-maraton koşmuş olduk. Bizim de inanamadığımız bir mesafeydi bu, tamamen yarış atmosferi ve motivasyonuyla ilgiliydi. 21 kilometreyi tam 2 saat 20 dakikada koştuk.

Metro ile otele döndük. Mert kardeş bize güzel bir kahvaltı hazırlamıştı. Berlin'in yerel kanalı yarışı canlı yayınlıyordu. Yarış başlayalı 3 saaten fazla bir süre olmuştu, millet patır patır yarışı bitiriyordu. Biraz gıptayla baktık, keşke daha fazla hazırlanıp biz de bitirebilseydik diye iç geçirdik. Belki ilerleyen yıllarda...

Hayatım boyunca unutamayacağım bir anıydı Berlin maratonu. Böyle güzel bir organizayonla ve atmosferle karşılacağımızı beklemiyorduk. Berlin'i şehir olarak da çok sevdik. Güzel dostlarla geçen güzel bir tatil oldu.

4 yorum:

muratyargan dedi ki...

kanka senin ben bu adresi unutmuştum, aklıma geldi geçen bakayım adaşım yazmaya devam ediyor mu dedim.

berlin'e gitmişsin dediğin gibi helal olsun. olm ayrıca 21km'yi 2,5saatte koşmak çok süper birşey. vallahi helal olsun. ben olsam koşamazdım.

çok güzel yapmışsın, harika bir hatıra. :)

Güray Gürsoy dedi ki...

Murat'cım tebrik ediyorum.
İzlenimlerin de harika.
Bir solukta okudum.:))

medgallis dedi ki...

merhaba,
buradan bir tanisikligimiz var. buna guvenerek sizi otuzuncu berlin yari maratonuna davet edecektim. ama olmadi. fakat dokuz mayista olimpiyat stadi icinde bitecek bir yaris, bigberlin (25km) kosusu var. ayarlayabilirseniz gelin beraber kosalim.

Murat YILMAZ dedi ki...

Merhaba Medgallis,
Öncelikle nazik davetin için teşekkür ederim. Email adresine ulaşamıyorum. Emailleşebilirsek çok sevinirim.

muratyilmaz69@hotmail.com yada murat@medisa.com.tr

Görüşmek dileğiyle

Murat Yılmaz