Van uçağı Ankara aktarmalı olduğundan Ankara'ya kadar uykumu almıştım. Ankara Van arasında okumaya dalınca birden Van'a inişe geçtik. Gölün tüm heybetine bakarken göl kıyısındaki piste gölü seyrede seyrede indik. Bu seyahatimde yol arkadaşım patronumdu. İş programımız yoğun olduğundan etrafı pek gezemedik ama gördüklerimden ve izlenimlerimden kısaca bahsetmek istiyorum.
Anadolu şehirlerinde genelde bayimiz olduğundan havaalanı ile gideceğimiz yer arasındaki transferimiz sorun olmuyor. Havaalanında bizi karşılayan Nihat kısaca şehirden ve problemlerinden bahsetti. Denizli, Malatya ve Antep gibi istisnalar hariç genelde havaalanları merkeze yakındır, bazen beş dakikada bile merkeze ulaşmak mümkün oluyor. Van'da da benzer durum vardı, hemen merkeze vardık.
Van'la ilgili duyduğum en ilginç şey Türkiye'nin en uzun caddesine sahip olması. Van'ı göldeki iskeleye bağlayan İskele Caddesi, 6 km uzunluğu ile Türkiye'nin birinci Avrupa'nın ise en uzun ikinci caddesiymiş. En uzunu Fransa Paris'teymiş, Murat Ortaç Atina'dan bildirsin bizlere hangi cadde olduğunu.
Ülkemizde doğuya gittikçe malesef ekonomik zorlukları daha çok hissediyorsunuz. Batı illerimizde gördüğümüz kalkınmayı doğu illerinde aynı derecede görmek mümkün değil. Malatya, Elazığ, Erzurum gibi doğu illerimizde daha önce bulunmuş olmam nedeniyle Van beni çok şaşırtmadı. Ülkemizin sosyo-ekonomik açıdan aynı mahalledeki villa ve gecekondu ikilisine benzeyen kontrast yapısı sadece batıda değil doğuda da net bir şekilde görülüyor. Van'ın ana caddesinde at arabaları geçtiği gibi Passat'ların geçtiğini de gördüm. Van'lıların söylediğine göre Van çevre illere göre daha güzel ve zanginmiş, bunun ana nedeni de İran'la yapılan ticaretmiş.
Van'da hayat ucuz, restaurantlardaki fiyatlar İstanbul'daki denk mekanların yarısı kadar. Tüm doğu illerinde görüldüğü gibi beslenme ana olarak et ve tatlı ağırlıklı. Van Et fabrikası, dolayısıyla hayvancılık yıllardır aktifmiş. Gittiğimiz Hanedan ve Halil İbrahim Sofrası restaurantlarında nefis et yemekleri ve tatlılar yedik. Ana caddelerde bol bol tatlıcı var. Van'a yolu düşecek arkadaşlara bu iki restaurantı tavsiye ediyorum. Van gölünden çıkan inci kefalini Vedat bey daha önce deneyip beğenmediğinden Van gölünün balığını tadamadım. Belki başka sefere.
Konaklama olarak bize daha önce A.Gül'ün kaldığı öğretmenevini önerdikleri için İskele caddesindeki öğretmenevinde kaldık. Belkide ülkemizin en güzel öğretmenevi olan tesis normal standartlardaki otellerden daha iyi seviyedeydi. Akşam yemeği için gittiğimiz şehir merkezinde çok daha iyi bir otel göremedik. Hemen başımızdan geçen ilginç bir olayı anlatayım: Akşam yemeğine giderken öğretmenevinin önünde caddede vasıta bekliyorduk. Normal bir minibüs durdu. Ben hat minibüsü değilim ama sizi götüreyim dedi. Önce çekindik, vatandaş bizi öğretmen sandığından 'çekinmeyin hocam buyrun binin' dedi. Yolda sağolsun hemen muhabbete girdi. Nereden tayin oldunuz sorusuna İstanbul diyerek kolayca cevap verdik. Konuyu değiştirmeye çalışırken ne öğretmenisiniz sorusu ile zorlamaya başladı vatandaş. Ben hemen İngilizce öğretmeniyim dedim. Vedat bey ben de müdürüm dedi (valla benziyor). Tamam şimdi yandık sorular devam edecek derken vatandaş doğunun sorunlarını anltmaya başladı. Haklısın demekten başka verecek cevabımız yoktu anlattığı gerçeklere...
Bir de dönüşte yaşadığımız bir dumur vardır, onu da yazmazsam olmaz. Uçak kalktı beş dakika geçmemişti ki yanımızdaki iki teyze çantalarından çıkardıkları bol soğanlı lahmacunları afiyetle yediler. Son lokmalarına doğru açtıkları ayranları ise yaşadığımız şaşkınlığın zirvesi oldu.
1 yorum:
Atina'dan bildiriyorum... Allah bu adamlarin belasini versin, en uzun caddelerini de alsinlar baslarina calsinlar :)) Biz bunlara az yapmisiz Kurtulus savasimizda. Bir millet calismamak icin bu kadar mi bahane bulur kardesim, bunlar Avrupali ise ben AB'ye girmek istemiyorum yahu...
Saka bir yana, cok net bir cevap veremeyecegim ama gordugum kadariyla Syngrou Avenue adli bir caddeleri var, gittiklerim arasinda en uzunu o gibi geldi. Sehri merkezinden basliyor (Atina'nin Kapisi diye adlandirilan antik bir nokta) deniz kenarina kadar herhalde 5 kilometre falan gidiyordur. Cok genis bir cadde ve saginda solunda genel merkez binalari, birkac luks otel ve buyuk gece klupleri var. Bir noktasindan sonra yolun tek tarasi Nea Smyrna (Yeni Izmir) olarak adlandiriliyor, New York gibi birsey anlayacaginiz.
Yorum Gönder