Küçük bir maden şehri olan Zawiercie'ye ulaşmak hiç de kolay değil. Lufthansa ile Frankfurt'ta aktarma yapıyoruz. Franfurt'ta dört saate yakın bekleme yapıyoruz ve bu bekleme esnasında (dört saate rağmen) uçağı neredeyse kaçırıyoruz. Sabahın ilk ışıklarıyla başlayan uçak yolculuğumuz öğleden sonra Katowice'de son buluyor. Katowice'den Zawiercie'ye ise yaklaşık kırk dakikalık taksi yolculuğuyla ulaşıyoruz.
Avrupa Birliğine birkaç sene önce dahil olan ve bu sene başında da Schengen'e ilave olan Polonya, 40 milyon nüfusuyla Avrupa'nın göç konusunda en çekindiği ülkelerden biri. Genç ve çok çalışkan bir nüfusa sahipler. Tarım en önemli geçim kaynaklarından biri. Son yıllarda özellikle IT konusunda ciddi adımlar atıyorlar. Bizim sektörümüz olan medikalde ise ünlü üreticilerin meşhur cihazlarına kafa tutan cihazlar üretiyorlar.

Polonyalılar fiziki olarak birbirlerine çok benziyorlar. Avrupa yada ABD'de ne zaman bir Polonyalı görsem çok kolay ayırt ederim artık. Yemekleri çok vasat, genelde sebze ağırlıklı yemekler. Lokal salataları Amerikan salatasına benziyor. Pek hoşlanmadım. Amerika demişken Varşova'dan sonra en çok Polonyalı Chicago'da yaşıyormuş. Bunu da aktarayım.

Polonya'da hayat çok pahalı değil. Diğer Avrupa ülkelerine göre kıyaslama yaparsanız fiyatlar makul. Polonyalı arkadaşlarımızın aktardığına göre maaş seviyesi de Avrupalı meslektaşlarının yarısı kadarmış. Dolayısıyla belli bir denge her zaman mevcut.
Polonyalılar hayata hep negatif bakıyorlar. Kendileri bile itiraf ediyorlar: Mutlu Polonyalı yoktur. Havanın mutlaka bu psikolojide etkisi vardır. Geçen sene kar yağıyordu, bu sene biraz şanslıydım yağmurla kurtulduk.

Kaldığımız otel Zawiercie şehrinin dışında ormanın yanında yer alan güzel bir Spa oteli. Sauna ve spa havuzu bedelsiz, masaj ekonomik bir bedel karşılığında. Masaja gelen bıyıklı abimiz tüm hayallerimizi Polonya'nın soğuk havasında donduruyor. Kötü bir niyetimiz yoktu ama bıyıklı abiyi de beklemiyorduk.
Yoğun geçen iki günlük toplantı sonucunda yine Frankfurt havaalanında aktarma yapıyoruz. İtalyan restaurantında birşeyler atıştırırken garson arkadaş Portekizli olduğumuzu düşünüyor. Türkiye cevabı alınca verdiği tepki bizi hayrete düşürüyor: Yüzyıl önce doğdu şanlı efsane, yüzyaşında mutlu ol Fenerbahçe... Fas'lı Muhammed'in en yakın arkadaşı Fenerbahçe hastasıymış, beraber Chelsea maçına İstanbul'a gelmişler. Biraz futbol sohbeti sonrası uçağımıza yöneliyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder